Trendyol Süper Lig geri döndü, futbol yorumcuları mesaiye başladı. YouTube yayıncılığının kurumsallaşıp, televizyona kafa tutmasıyla kıyasıya rekabet buraya da taşındı.
Öyle ki, kimi yorumcular bir YouTube’a transfer oluyor bir televizyona…
Talep çok olunca “en çok ben izleneyim” düşüncesiyle “sürreal” yorumlar da ekranları süslüyor.
Aziz Nesin’in 1968 yılında yazdığı tiyatro türündeki “Üç Karagöz Oyunu”nda Karagöz’ün futbol antrenörlüğüne soyunması ise günümüz futbol yorumcularına ışık tutuyor adeta.
Kitaptaki “Karagöz’ün Antrenörlüğü” bölümü, klasik Karagöz-Hacivat diyaloglarını çağdaş bir bağlama taşıyarak futbol ve spor kültürü üzerinden toplumsal eleştiriler yapıyor.
TEKNİK DİREKTÖR KARAGÖZ NE KURALLARI BİLİR NE DE TEKNİĞİ
Oyunda Karagöz, alışıldık saf ama halkın sesi olan tavrıyla hiçbir teknik bilgisi olmamasına rağmen bu kez teknik direktörlüğe soyunuyor. Futbolun çok ilgi gördüğünü fark ederek kendini birdenbire futbol antrenörü ilan eden Karagöz, halbuki ne kuralları bilir ne de tekniği; ama çok iddialıdır. Hacivat ise onun bilgisiz ama iddialı tutumunu sorgulayan, daha akılcı bir karşı figür olarak çıkıyor. Hiçbir teknik bilgisi olmadan antrenörlük yapmak isteyen Karagöz, sporun sadece saha içiyle sınırlı kalmadığını; yöneticiler, taraftarlar, ve ekonomik ilişkilerle şekillendiğini hiciv yoluyla gözler önüne seriyor.
Aziz Nesin’in Karagöz’ü, günümüz futbol ekranlarındaki “çok bilen ama aslında az bilen” yorumcuları hatırlatıyor: “Çok konuşmak, az bilmek, ama halkın ilgisini çekmek.”
HANGİ TEMALAR İŞLENİYOR
Futbolun ticarileşmesi: Nesin, Karagöz’ün ağzından futbolun sadece oyun değil, aynı zamanda para ve çıkar ilişkileriyle örülü bir sektör haline geldiğini hicveder.
Liyakatsizlik: Karagöz’ün hiçbir şey bilmeden antrenörlük yapmak istemesi, liyakatsiz kişilerin önemli görevlere getirilişini sembolize eder.
Halkın futbola tutkusu: Oyunda, futbola olan büyük ilgi ve insanların bu tutkusu üzerinden politik ve toplumsal eleştiriler yapılır. Halkın ilgisinin sömürülmesi ele alınır.
Sistem eleştirisi: Nesin, spor alanını bir metafor gibi kullanarak bürokrasi, siyaset ve toplumsal çıkar ilişkilerine göndermelerde bulunur.
Özetle, “Karagöz’ün Antrenörlüğü”, futbolun etrafında dönen ekonomik ve toplumsal çıkarları eleştirirken, aynı zamanda liyakatsizliğe ve halkın futbola olan aşırı ilgisine mizahi bir ayna tutuyor…
Sonunda Karagöz’ün antrenörlüğe hiç uygun olmadığı anlaşılsa da halkın sesi olarak söyledikleriyle futbolun ve sistemin bozuk yönlerini açığa çıkarmış olur.
KARAGÖZ VE GÜNÜMÜZ YORUMCULARI
Bilgisizlik ve büyük iddia: Karagöz hiçbir şey bilmeden “ben antrenörüm” diyordu; bugün de bazı televizyon yorumcuları taktik, kondisyon, istatistik bilmeden “şöyle oynasaydı kesin kazanırdı” diyebiliyor.
Yanlış anlamalar: Karagöz ofsaytı bambaşka yerlere çekiyordu; bugün de bazı yorumcular VAR kararlarını ya da hakem kurallarını sürekli çarpıtarak anlatıyor.
“Bizim zamanımızda” nostaljisi: Karagöz futbolculara baklava–kebap öneriyordu; bugünkü yorumculardan bazıları da bilimsellik yerine nostaljik “bizim zamanımızda” laflarıyla konuşuyor.
Para ve yönetim eleştirisi: Karagöz “futbol sahadan çok yöneticilerin işidir” diyordu; bugünkü yorumcular da çoğu zaman sahadaki oyundan çok başta yönetici kavgaları olmak üzere saha dışını konuşuyor.
Odatv.com